RVS 2023: Reasüransın Geleceği ve Sektörün Dönüşümü
BMS Group Türkiye CEO’su Kerim Gürkan:
“Yaklaşık 10 yıldır katılma fırsatı bulduğum RVS 2023’ten bu sefer ne yazık ki önceki yıllarda olduğu gibi iyimser bir ruh hali ile dönmüyorum. Bunun sebeplerini tüm sektör paydaşlarımla paylaşmak isterim.
RVS 2023 Eventine Dair Bazı Bilgiler:
80’e yakın ülkeden, yaklaşık 3.500 katılımcının yer aldığı bu etkinlik, Monte Carlo ekonomisine büyük katkı sağlayan Formula 1’den sonraki en büyük ikinci organizasyon olarak ön plana çıkıyor.
Organizasyona hükümet temsilcileri, reasürörler, sigorta şirketleri, brokerlar ve bu sektöre hizmet veren diğer profesyonel hizmet şirketleri katılıyor. Katılımcı tüm büyük şirketler CEO seviyesinde temsil ediliyor. Geçtiğimiz 2-3 yıldır gözlemim, sigorta sektörüne yönelik çözümler üreten teknoloji firmalarının çok daha yoğun bir şekilde katılım gösterdiği yönünde.
Türkiye’den ise resmi katılımcı olarak 1 reasürans şirketi Türk Reasürans , 1 sigorta şirketi Aksigorta ve BMS Group dahil olmak üzere toplam 3 broker ile 11 kişi ile katılım gösterdi. Türkiye Sigorta Birliği‘nin yeni başkanı Sn. Uğur Gülen, uzun bir süredir olduğu gibi bu sene de katılım gösteren tek sigorta şirketi genel müdürüydü.
Küresel Sigorta ve Reasürans Piyasalarına Dair Gözlemlerim:
Uzun bir aranın ardından Dünya ekonomisinin yüksek faiz dönemine girmiş olması, hayat-dışı sigorta şirketlerinin finansal gelirlerini artmasına yardım etmekte.
Her ne kadar ilk bakışta bu faiz artışının sermaye maliyeti (cost of capital)’ni de arttırması ile kâr üretiminin oluşması zor gibi görünse de gelişmiş ekonomilerdeki sigorta şirketlerinin finansal getiri sağladıkları varlıklarının, net primlerine oranının 2.5X civarında olması, bir kaldıraç etkisi yaratarak, bu yüksek faiz ortamını sigorta şirketlerinin lehine çeviriyor.
2023 sonu için ufukta sigorta şirketleri için finansal gelir avantajı görünse de yıl içerisinde yaşanan hasarlar, enflasyon ve modellenemeyen (ve yanlış modellenen) riskler, teknik karlılık konusunda tüm piyasada ciddi bir çekimserlik oluşturmuş durumda.
Gerek reasürans gerek alternatif sermaye piyasalarından sigorta şirketlerine aktarılacak kapasite yeterince mevcut, ancak bu kapasiteyi çekebilmek için doğru koşulların (fiyat, teminat şartları vs.) ve belli teknik yeterliliklerin (modelleme, doğru underwritting vs.) gibi ortaya konması gerekmekte.
Uluslararası Reasürörlerin Türkiye Piyasasına Yönelik Düşüncelerine Dair Gözlemlerim:
2024 yenilemelerinde reasürans şirketlerinin Türkiye’ye yönelik kapasitelerini korumalarına (bazılarının form değiştirerek, yani QS’den XoL’a geçerek) ya da olanı azaltmalarına şahit olacağız. Türkiye’ye yönelik kapasite arttırma iştahında olan reasürör sayısı ne yazık ki oldukça sınırlı (ve genellikle sermaye yapıları küçük reasürörler).
Her ne kadar Türkiye sigorta piyasası, 6 Şubat sonrası deprem tarife güncellemesi, DASK m2 maliyet güncellemesi yapmış, bununla birlikte risk kabul kriterlerini sıkılaştırmış ve sigorta bedellerini yükseltmiş olsa da yabancı reasürans şirketlerinin yeteri kadar bu güncellemelerin detayına hâkim olmadıkları, olanların da henüz bunun gerçekleşen sonuçlarını görmeden hareket etme iştahlarının olmadığını gözlemledim.
Sigorta şirketlerinin perakende fiyatlarını deprem maliyetinden fiyatlayıp, yangın teminatlarını neredeyse bila bedel sunmuş olmasından kaynaklı düşük poliçe fiyatları reasürör şirketlerin rahatsız olduğu en önemli hususların başında geliyordu. Bunun önümüzdeki dönemde değişeceği ve deprem primi ile birlikte yangın primlerinin de poliçe fiyatlarına yansıtılarak bu oranın dengeleneceğini tüm Türk katılımcılar olarak reasürörlerle paylaşmaya çalıştık.
Reasürörlerin hayal kırıklığı yaşadığı bir diğer önemli husus ise ‘99 depremi sonrası yürürlüğe konmuş yapı ve deprem yönetmeliklerinin tam olarak uygulanamamış olduğuna dair gözlemleri. Reasürörler, bu yönetmeliklerin harfiyen uygulanıp, denetlemiş olması durumunda 6 Şubat depremi sonrasında yeni yapı stoğunda bu kadar hasarın yaşanmamış olacağına inanıyorlar.
Modelleme mekanizmalarının da ne yazık ki düzgün çalışmaması (ki bu Türk sigorta sektörünün sorunu olarak gösterilemeyecek bir husus) ve maruz kaldıkları riske dair doğru bilgi (bina ve zemin kalitesi vs.) sahibi olmadıklarının ortaya çıkması sonucuyla, bu sene fiyatlamalarda kendilerini daha güvende hissedecekleri tamponlar hazırlıyorlar. Zira Türkiye’ye önemli kapasite sağlayan bir reasürör, 6 Şubat sonrası deneme amaçlı yaptıkları modelleme de hasar olarak 6M USD’lık bir maliyet bulduklarını ancak gerçekleşen hasarın 70/80M USD civarında olduğunu belirtti. Modellemede yaşanan bu sapma ne yazık ki maliyet olarak Türk sigorta şirketlerine yansıtılacaktır.
Milli Reasürans T.A.Ş ’nin 2024 yılı trete koşullarının netleşmesi akabinde koasürans (açık/kapalı) yapısında yaşanacak değişiklikler ile birlikte reasürörler fakültatif reasürans ihtiyacının artacağını ve bunun da müşterilere daha pahalı bir maliyet olarak yansıyacağının da farkında olunmasını belirtiyorlar.
Kendi görüşlerimi ekleyerek özetlemem gerekirse;
Uluslararası piyasalarda bol bulunan reasürans kapasitesi (özellikle CAT), başta fiyatlama daha sonra da Marmara depremi riski sebebiyle Türkiye’ye gelmekte çekimser.
Önümüzdeki trete yenileme döneminde Türk sigorta şirketlerinin gerek kapasite, gerekse de şartlar özelinde yaşanacak zorluklara şimdiden hazırlıklı olarak çalışmalarına (kaliteli data, alternatif market arayışları, risk profillerinin ortaya çıkartılarak bunlara yönelik özel underwritting stratejilerinin hazırlanması) bir an önce başlanmasında fayda görüyorum.
Çekimser olan bu kapasiteyi Türkiye’ye çekebilmek için aşağıdaki adımların atılmasını sağlamanın ülkemize risk sermayesi çekebilmek için kıymetli olduğunu düşünüyorum;
Reasürörlere doğru risk bilgisi ve modelleme girdisi sunabilmek
Perakende prim fiyatlarının yukarı çekilerek, deprem / yangın prim oranlarını mümkün olduğu kadar birbirine yaklaştırmak ve bir süreliğine reasürans komisyonlarının azalmasına göz yummak
İnşaatların deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapıldığına dair daha detaylı ve inandırıcı bilgiyi sunmak ve gerek kamu gerekse de özel sektör olarak denetleme mekanizmalarını güçlendirmek
Marmara depremine yönelik bina kuvvetlendirme ve kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmesine yönelik çalışmaların uluslararası iletişimini yapmak
Dünya’nın en büyük reasürörlerinin en üst yönetimleri tarafından temsil edildiği bu evente başta SEDDK Official ve Türkiye Sigorta Birliği daha sonra da Türkiye’nin risk profilini sırtlayan reasürans şirketlerimizin ve büyük sigorta şirketlerimizin üst yöneticilerinin katılım göstererek, orada yüksek profilli iletişim faaliyetlerinde bulunmalarını sağlayarak, sektörümüzde atılan adımları ve 6 Şubat’ta sektörün göstermiş olduğu başarıyı tüm küresel paydaşlarla paylaşmak
Milli Reasürans T.A.Ş 2024 trete koşullarının ortaya çıkması akabinde, açık/kapalı koasürans işlemlerine gelecek sınırlamalara yönelik gerekli fakültatif kapasite hazırlıklarının sigorta şirketleri tarafından şimdiden yapılmasının faydalı olacağı kanaatindeyim.
Katılımcılar arasında Servet Gürkan , Uğur Gülen , Fahri Altıngöz ve Marc M. Büker gibi bir çok sektör duayeni ismi de vardı. Dilerim ki, önümüzdeki sene 7-11 Eylül 2024 tarihlerinde yapılacak bu organizasyonda, Türkiye’den başta SEDDK başkanımız Sn. Mehmet Akif Eroğlu’nu ve TSB Genel Sekreterimiz Sn. Özgür Obalı ’yı akabinde de önde gelen tüm sigorta ve reasürans şirketlerimizin yöneticilerini katılımcı olarak görme şansımız olur.”